11 Nisan Dünya Şizofreni Günü
11 Nisan 2020

   Dünya Şizofreni Günü
Psikiyatri Uzmanımız Uzm.Dr.Mine Elif TÖRE SÖZER ''11 Nisan Dünya Şizofreni Günü '' ile ilgili bir açıklama yaptı.
11 Nisan tarihi dünyada şizofreni hastalığına dikkat çekmek ve bu konudaki farkındalığı arttırmak amacıyla Dünya Şizofreni Günü olarak kabul edilmektedir. Şizofreni genellikle genç yaşlarda başlayan, beynin yapı ve işleyişinde değişikliklerin saptandığı, kişinin dış dünyadan uzaklaşarak içine kapandığı, kronik seyirli biyolojik bir beyin hastalığıdır. Toplumda yaşam boyu şizofreni hastalığının yaygınlığı her 1000 kişide 4 kişi olarak verilmektedir. Türkiye’de 300 binden fazla sayıda şizofreni hastası olduğu tahmin edilmektedir. Şizofreni, sık görülen bir hastalık olması ve genç yaşlarda ortaya çıkarak kişinin hayatında yol açtığı kayıplar açısından önemli bir halk sağlığı sorunudur. Dünya Sağlık Örgütü tarafından yapılan bir çalışmada 15-44 yaş grubunda en fazla yeti yitimine yol açan 10 hastalık arasında yer aldığı saptanmıştır. Bu nedenle şizofreni, hem hastanın psikososyal ve mesleki işlevselliğini bozmakta hem de ailesine ek bir yük oluşturmaktadır. Aile bireyleri ve hastalar bu süreçte; yaşam kalitesinde düşme, sosyal destekten yoksun kalma, depresyon ve damgalanma gibi birçok güçlükle karşılaşmaktadır.

Peki şizofreni nasıl bir hastalıktır? Ne gibi belirtiler gösterir? Şizofreni kişinin algılamasını, düşünmesini, duygularını, hareketlerini, dikkatini ve yargılamasını etkileyen bir hastalıktır. Bu hastalarda kendine bakımda azalma, toplumdan uzaklaşma, karşılıklı insan ilişkilerine ilgisizlik görülebilir. Günlük yaşam becerileri ve duygusal ifadelerde azalmalar, gerçekte olmayan sesler duyma-görüntüler görme (halüsinasyonlar) nedeniyle sanki karşısında biri varmış gibi kendi kendine konuşmalar görülebilir. Hastanın kendi zihninde olup bitenlerle dış dünyada olup bitenleri ayırt edebilme yetisi bozulabilir. Hastaların önemli bir kısmında gerçek dışı, aksi yönde kanıtlar sunulmasına rağmen değiştirilemeyen hezeyan (sanrı) olarak adlandırılan saplantılı düşünceler bulunabilir. En sık karşılaşılan hezeyanlar, kişinin kendisine zarar verileceği veya kötülük yapılacağına dair düşünceleri (öldürüleceği-takip edildiği-izlendiği gibi) içerir.

Şizofreni belirtisi gösteren hastalar insanlık tarihinde çok eski çağlardan beri tanımlanmış olup, 19. Yüzyılın başlarından itibaren tıpta araştırma yöntemlerinin gelişmesiyle hastalığın nedenlerine, seyrine ve tedavisine  yönelik araştırmalar artmış ve 1950’li yıllarda antipsikotik ilaçların keşfiyle tedavi edilebilir bir hale gelmiştir. Tüm tıbbi hastalıklarda olduğu gibi şizofrenide de erken tanı ve tedavi hastalığın iyileşmesi açısından çok önemlidir. Şizofreni hastalarının birçoğu başlangıçta tedaviden uzak kalmaktadır. Bunun en önemli nedeni içgörü bozukluğu yani kişinin yaşadığı durumun bir hastalıktan kaynaklandığını kavrayamaması halidir. Diğer yandan hasta yakınlarının da bu durumu hastalık olarak kabul etmek istememesi veya çevre tarafından dışlanmaktan/damgalanmaktan korkmaları nedeniyle tıbbi tedaviye geç başvurmalarına neden olmaktadır. Bu da hastalığın seyrini kötüleştirmekte, istenmeyen sonuçların ortaya çıkmasına neden olmakta ve iyileşmeyi zorlaştırmaktadır.

Şizofreni uzun süre, bazen ömür boyu tedavi gerektirebilse de, psikiyatrik tedavi ile hastalık büyük oranda kontrol altına alınabilir ve kontrol altına alındıktan sonra kişinin pek çok şeyi başarması mümkün hale gelebilir. İlaç tedavisine ek olarak hastalığın neden olabileceği ders başarısında bozulma, çalışma hayatında aksamalar, sosyal ilişkilere karşı ilgisizlik gibi kayıpları engellemeyi amaçlayan ve hastanın sosyal hayata katılmasını destekleyen psikososyal iyileştirme çalışmaları mutlaka sağlanmalıdır. Psikososyal müdahalelerin en önemli hedefi hastaların yaşam kalitesinde bozulma olmadan zevkli, aktif, verimli ve uyumlu bir hayat sürebilmelerini sağlamaktır. Bu hastalık ailede de duygusal olarak ağır zorlanmalar yaratmaktadır. Aileye de ruhsal ve sosyal destek sağlanmalı ve tedavi uyumunu arttıracağı için tedavi ekibinin içinde yer almaları sağlanmalıdır.

Dünya Şizofreni Günü’nde dikkat çekmek istediğim diğer bir konu da damgalama konusudur. Bir insana, herhangi bir davranışından ötürü değil de sahip olduğu bir özellik, ya da kontrolü dışında başına gelen bir durum sebebiyle olumsuz ithamlarda bulunma, hedef gösterme, dalga geçme veya aşağılama damgalamadır. Şizofreni hastalarının birçoğu, damgalama sonucunda toplum dışına itilme, hastalıklarından utanma, hastaneye giderlerse hastalığının herkes tarafından öğrenileceğine dair  yoğun bir kaygı duymaktadır. Toplumun şizofreni hastalığından / hastalarından korkması, daha fazla hastanın evine kapanmasına, hastalığını utanç verici olarak algılayıp reddetmesine, dolayısıyla tedavi imkanlarından uzaklaşmasına neden olmaktadır.  Şizofreni hasta ve hasta yakınlarının yükü ağır olan bu hastalıkla daha rahat baş edebilmelerini sağlamak için toplumdaki her bireyin damgalamayla mücadele etme ve hasta haklarını savunma konularında üstüne düşeni yapması, bu sorumluluğu paylaşması gerekmektedir. Toplumun şizofreni hastalarından korkmaması, onlara sahip çıkması ve toplum içinde tedavi anlayışı iyileşmede çok önemlidir.
                                                                                                                                                                                                                                               
Psikiyatri Uzmanı Dr. Mine Elif Türe Sözer